Mescid-i Aksa Saldırılarının Arkasındaki Gerçek

1969’dan beri Mescid-i Aksa ve Kubbetü’s-Sahra’nın bulunduğu tepe yahudi saldırısı altında irili ufaklı yüzden fazla saldırı yapıldı ve bu saldırılarda şehit olanların sayısı yüzlerle, yaralananların sayısı ise binlerle hesaplanıyor. Sonuncusunu geçtiğimiz günlerde yaşadık. Bundan bir önceki de 2014 başlarında yapılmıştı.

Yahudinin derdi nedir? Neden durup durup oraya saldırıyor? Sadece ırkından tevarüs ettiği şeytani bir azgınlığın gereği mi? Yoksa kendine göre bir hesap ve plana mı dayalı?

Doğru cevap ikincisi.

60 senelerinden Romalılar tarafından dünyanın dört bir tarafına dağıtılmalarından sonra 15.yy.da İspanya’daki Kabbalist bir grup haham, adına “Mesih Planı” dedikleri şeytani (ve aslında doğrudan iblisin kendisiyle bağlantılı) bir plan yaptılar. Plan, üç aşamadan oluşuyordu. Birinci aşama, dünya yahudilerini tekrar Filistin topraklarında bir araya getirmekti. Bu 1948’de israil’in kuruluşuyla gerçekleşti. İkinci aşama, Kudüs’ün tamamını ve özellikle enkazı, şimdiki Mescid-i Aksa’nın altında bulunan Solomon Tapınağı’nı yani yahudinin, iblisin hâkimiyeti altında bütün dünyayı kendi hâkimiyetine almasının simgesel ifadesi olan şeyin bulunduğu kesimi ele geçirmekti. Bu da, 1967 savaşıyla gerçek oldu. O zamandan beridir, Kudüs’ün tamamıyla birlikte bu bölge de Yahudi işgali altında.

Ve şimdi sıra üçüncü aşamada, yani Solomon Tapınağı’nın yeniden inşaında. Bunun için de Mescid-i Aksa ve Kubbetü’s-Sahra’nın yıkılıp, tepenin ortadan kaldırılması gerekiyor. Plan gerçekleştiği takdirde iki şey aynı anda yaşanmış olacak. Yahudi üzerinden şeytanın yeryüzü hâkimiyetini simgeleyen Solomon Tapınağı’nın inşatı ve İslam’ın gücünü simgeleyen Mescid-i Aksa’nın yıkılışı. Yani yahudilik hâkim, İslam ise mahkûm kılınmış olacak.

İşte 1969’dan beri bu iblis planı hayata geçirilmeye çalışılıyor. Daha doğrusu asıl hamlenin denemeleri ve alıştırmaları yapılıyor. Kendi açısından son derece zekice… Mesafe aldığı da kesin… Mesela, 1969’daki ilk saldırı bütün İslam alemini ayağa kaldırmış ve İslam Konferansı Örgütü’nün (şimdi İslam İşbirliği Teşkilatı) kurulmasını tetiklemişti. Son saldırı da ise Recep Tayyip Erdoğan’dan başka hiçbir Müslüman siyasi yönetici oralı olmadı. Bu da, Alem-i İslam’da (en azından siyasiler düzeyinde) konuyla ilgili duyarlılıkların ne ölçüde törpülendiğinin göstergesi.

Bu süreç içerisinde devreye girmiş bulunan bir yabancı unsur da var: Evanjelikler; siyonist Hristiyanlar… Onların derdi de, Mesih’in yani Hz. İsa’nın tekrar yeryüzüne dönüşüyle birlikte “Tanrı’nın Krallığını” yani kendi idarelerinde bir Hristiyan dünya hâkimiyetini başlatmak. Ve planları da şöyle işliyor: Tanrı’nın seçilmiş halkı olan Yahudiler Filistin topraklarına hâkim olup ‘Tapınağı’ inşa edecek, bunun üzerine Hz. İsa tekrar yeryüzüne inecek, bu mucize bütün Yahudilerin Hristiyan olmalarını sağlayacak ve “Tanrı’nın seçilmiş halkını” da kendine kazanmış olan Evanjelik Hristiyanlık, başlarında Hz. İsa da bulunduğu halde yeryüzüne hâkim olacak, “Tanrı’nın Krallığı” gerçekleşecek.

Bunun için, ABD içindeki etkin evanjelik güçler ve şahsiyetler (örneğin, Ronald Reagan ve baba-oğul Bush’lar gibi) var güçleriyle israil’i destekliyorlar. Ve bu destek büyük ölçüde bizzat ABD’nin desteği haline dönüşüyor.

Bunun için, 1990’lardan beri arkeolojik kazı kamuflajı altında Mescid-i Aksa’nın bulunduğu tepenin içi oyulup, orta şiddetli bir depremde bile güya “doğal yollardan” yıkılmasının önü açılıyor (ki, o bölgenin yeryüzünün en büyük fay hatlarından birinin üzerinde olduğunu hatırlayalım).

Ve bunun için, makul bir sürede, yeterli bir deprem, istenilen sonucu gerçekleştirmeyip de bu iblis ordusunun sabrı taşarsa, kendi elleriyle vuracakları son darbenin alt yapısı hazırlanıyor:

Yani yukarıda temas ettiğimiz üzere, Müslümanlar alıştırılarak, duyarlılıkları törpüleniyor, “o gün” geldiğinde gösterecekleri tepkinin olabildiğince düşük derecede kalması için uğraşılıyor. Ortadoğu siyasi coğrafyası daha da parçalanarak, Müslümanlar, bütün enerjilerini birbirleri üzerinde harcayacakları bir iç savaşa çekilmeye çalışılıyor. Tek kelimeyle, Ortadoğu İslam coğrafyası ABD + Uluslararası siyonizmden oluşan “üst akıl” tarafından “kontrol edilebilir bir istikrarsızlık” içinde tutulmak isteniyor.

Evet, bütün bunlar, siyonistinden evanjeliğine kadar çeşit çeşit Allah düşmanı iblis avanesinin planları ve gayretleri… Peki, biz Müslümanlar ne durumdayız? Ne yapıyoruz ya da ne yapmalıyız?

Yerimizi doldurduk ve bu sorulara iki cümlelik geçiştirme cevap verilemez. O nedenle meselenin bundan sonrasını müstakil bir başlık halinde önümüzdeki hafta ele alalım.

Ama günümüz Müslümanlarından bağımsız olarak, Kur’an’ın tam da bu olayla ilgili sözünü şimdiden vurgulayalım:

“Onlar böyle bir tuzak kurdular. Oysa haberleri yokken, Biz de bir tuzak kurmuştuk. Şimdi bak! Tuzaklarının akıbeti nice oldu! Onları da, toplumlarını da altüst ettik.” (27/Neml: 50-51)

468 ad

Yorum Gönder

E-posta hesabınız yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Şu HTML etiketlerini ve özelliklerini kullanabilirsiniz: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <strike> <strong>